12 Ocak 2014 Pazar

Baba Psikolojisi: Pabucum Dama mı Atılacak?

İnternette gezerken annenin doğum öncesi ve sonrasında değişen psikolojisine ilişkin pek çok yazı gördüm. Peki ya biz baba adayları?

Bu konuda özellikle Türkçe olarak paylaşılmış fazla içerik yok. Ulaştığım ve beğendiğim bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Psikolog Serap Duysal'ın makalesi tavsiyeediyorum.com'da paylaşılmış. Ben de blogumda keyifle bir kez daha paylaşıyorum.

Bizim de pabucumuz dama atılmaz işallah :)

Pabucu Dama Atılan Babalar


Anne adayının hamileliğiyle beraber bir bebek beklemenin verdiği o müthiş heyecan evliliğin de bütün çehresini değiştirir.Doğacak bebekle beraber hayatın tamamen değişecek olması hem çok büyük heyecan yaratır hem de kaygıya yol açar. Gerek anne gerek babanın hamileliğin başlangıcında öncelikli endişesi bebeğin sağlıklı doğup doğmayacağı iken, ilerleyen aylarda bu endişe ayrı yönlere kaymaya başlar.

Hamileliğe ilişkin bilinen en belirgin durum anne ve bebeğinin daha doğum gerçekleşmeden başlayan inanılmaz birliktelikleri ve iletişimleridir.Anne neredeyse hamileliğinin her anında bebeğinin kalp atışlarını,hareketlerini,nelere nasıl tepki verdiğini gayet iyi gözlemler ve yakından bilir.Oysa bu yakın ilişki baba ve bebek için asla söz konusu olamaz.Baba hamileliğin başlangıcından doğuma kadar olan bütün süreçlerde hep dışarıdan olayı izleyen üçüncü kişi konumundadır. Baba genetik olarak anne kadar yakınken,katılımcı olarak maalesef bunu hem kendisi hissedemez hem de bebeğine hissettiremez.

Son yıllarda eskiye oranla daha geç yaşa yapılan evlilikler ve bunun sonucunda da daha geç yaşta çocuk sahibi olunması yönünde bir değişim izlemekteyiz.Bu durumun bir diğer farklılığı ise artık ailelerin daha bilinçli biçimde çocuk sahibi olmak istemeleri olarak öne çıkıyor. Bilinçli ve az sayıda çocuk sahibi olan anne babalar çocuklarını da bilinçle yetiştirmek için her şeyi yapıyorlar.

Özellikle kadınların otuzlu yaşlarda anne olmayı seçmeleri sıklıkla görülen bir sosyal durum olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan araştırmalar da annelerin daha olgun ve bilinçli yaptıkları bu seçim sonrasında çocuklarıyla daha doyumlu bir ilişki geliştirdiklerini ve onlarla daha nitelikli,kaliteli zaman geçirdiklerini gösteriyor.Aynı şekilde otuz beş yaş civarında baba olan erkeklerin de daha genç yaşta baba olanlara göre çocuklarıyla daha sağlıklı,mutlu bir ilişki geliştirdiklerini ve daha verimli bir baba oğul iletişimi kurabildiklerini gösteriyor.

Ancak bu durumun da bazı olumsuzluklar getirebildiğini görmezden gelemeyiz.Hem annenin hem de babanın çocuklarının ergenliğinde ve genç erişkin dönemlerinde, enerjilerinin düştüğünü ve çocuklarıyla geçirdikleri zamanda ve gerçekleştirdikleri etkinliklerde zaman zaman yetersiz kalabildikleri ortaya koyuyor.Çocukların özellikle babalarının çok güçlü ve aktif olmalarını istediklerini unutmamak gerekiyor.Anne nasıl şefkat ve karşılıksız vericilik simgesi ise baba da çocuklarının gözünde güç ve koruyuculuk simgesidir.Babalarında bu aktifliği göremeyen çocuklar hayal kırıklığı yaşayabiliyorlar.

Günümüzde gelişen imkanlar sayesinde çocuk sahibi olmadan önce genetik taramalar, evlilik öncesi ve çocuk öncesi danışmanlıklarla başlayan ilginç bir seçici olma durumu var ve bu durum hamilelikte anne babanın birlikte yaptığı sportif faaliyetlere ve babanın da hazır bulunduğu doğuma kadar gidiyor.

Bütün bunlar çok hoş,olumlu değişimler elbette ancak yine de babanın psikolojik durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor.
Hamilelik sürecinde eşlerin ilişkisinin de yön değiştirip farklı bir boyuta taşındığını biliyoruz.Özellikle babanın durumu psikolojik olarak anlamlı biçimde değişerek,evliliği de etkileyen bir duruma geçer.Doğuma kadar olan süreçte tüm ilginin anne ve doğacak bebek üzerinde olduğu da bir gerçek.İşte bu durum bazen babalar için son derece olumsuz etkilere yol açabiliyor.

Annenin hamileliği sürecinde zaman zaman baba adaylarının;
  • Anne adayıyla birlikte ciddi anlamda kilo aldıkları,
  • Hatta tıpkı kadında olduğu gibi aşerdikleri,
  • Bazen yoğun biçimde anksiyete bozuklukları yaşadıkları,
  • Gelecekle ilgili aşırı endişeye düştükleri,
  • Evliliğin ve bebeğin getireceği sorumluluktan korktukları,
  • Depresyon ve kaygı bozuklukları yaşadıkları gözlemlenmektedir.

Bütün bu duygu durumları aslında baba adaylarının içine düştükleri olumsuz duyguların ciddi ipuçlarıdır.

Tüm bunların dışında bazen babalar eşlerini eskisi kadar sevemeyeceklerini düşünerek uzaklaşma yönünde davranış geliştirebilirler.Çünkü eskiden sadece eş olan kadın bir anda anne olarak tüm toplumlardaki en yüksek, en kutsal değere ulaşmakta yani anne olmaktadır.Baba olan erkek, anne dediğimiz varlığa artık cinsel anlamda bir duygu geliştiremeyeceğini düşünebilir.Bu duygu hamilelikle beraber başlayarak doğum sonrası ilişkiyi olumsuz olarak etkileyecek en önemli sorundur.Hamileliği sırasında hem psikolojik hem de cinsel anlamda önemli sorunlar ortaya çıkabilir. Öncelikli endişe annenin karnındaki bebeğe zarar vermektir.onu korumak içgüdüsüyle başlayan durum hamilelik sonrasında hem kadın hem de erkek açısından önemli bir kaygı durumuna ulaşabilir.

Olayın toplumsal boyutuna baktığımızda çevreden gelen tepkilerde de sanki bu durum biraz desteklenir gibi bir tutumla karşılaşabiliyoruz.Öncelikli konunun çocuk olduğu,cinselliğin ya da karı koca arasındaki ilişki ve iletişimin ikincil önem taşıdığı yönünde sergilenen tavırlarla eşler arasındaki sıcaklık önemli ölçüde örselenebilir. Bu anlamda destek almak özellikle doğum öncesi anne baba olmaya hazırlık ve eş olma durumuyla çok ilgili olduğundan ciddi olarak yarar getirecek,anne babayı rahatlatacaktır.

Zira biliyoruz ki ebeveynlik rolleri genellikle eşler arasındaki çatışmaların da temel kaynağıdır.Özellikle babalar çocuk doğmadan önce çok istekli olmalarına rağmen çocuk doğduktan sonra hem bakım faaliyetleri açısından hem de psikolojik olarak daha geride kalırlar.Bu durumda iki faktör çok etkilidir.İlki kadınların babaya çok iş düşürmeden her işi kendilerinin yapmaları ikincisi de toplumsal bakış açısının babalara çocuk bakımını çok yakıştırmamaları.Bu durum son yıllarda giderek olumlu yönde değişmeye başlasa bile babaların da hala çocuk bakımında isteksiz davrandıkları ve çocukla ilgili pek çok konuda geride kalmayı tercih ettikleri görülüyor.Bu durumu net olarak gözlemlemek de mümkün. Örneğin anne babanın birlikte katılımını gerektiren okul toplantılarında ,çocukların sağlık kontrollerinde, gündelik hayata ait çocuklar için yapılması gereken sorumluluklarda babalar maalesef ortalamaların çok çok altında bir katılım göstermektedirler.

Doğumun gerçekleşmesiyle beraber toplumsal rollerin değişimi de gerçekleşir ve eş olmaktan anne baba olma durumuna geçen kadın ve erkek arasında ya ciddi uçurumlar ya da son derece hoş yakınlaşmalar başlar.Genel görüntü maalesef her zaman olumlu değildir.

Örneğin erkeklerin eşlerini en çok ihmal ettikleri ve hatta aldatmaya yöneldikleri dönem hamilelik dönemidir.Gerekçe olarak kendileriyle ilgilenilmediğini,yalnız bırakıldıklarını ifade ederler.Bu açıklama bir anlamda doğrudur.

Gerçekten de bir kadının hamile kalmasıyla beraber tüm ilginin doğacak bebeğe yöneltildiği,tüm planların bebek üzerine yapıldığını biliyoruz.

Bu aşamalarda tamamen dışarıda, bir izleyici olarak kalan erkekten henüz görmediği,tanımadığı,kucağına bile almadığı bebeğini sevmesi ve benimsemesi beklenmekte ve bu da baba adayını hem çok heyecanlandırmakta hem de çok ürkütmektedir.Yine yapılan araştırmalar bebeğin doğumuyla beraber ilk altı ay içinde annenin bebekle iletişime geçebildiğini ama bebekle babası arasındaki sağlıklı iletişimin bazen 18 aya kadar çıkabildiğini göstermiştir.

Özellikle erken ve beklenmedik hamileliklerden sonra,babanın bebeği kabul etmesi uzun zaman alabilir hatta bazen sağlıklı bir ilişki bile kurulamayabilir. Ülkemizde maalesef çocuk hala evlilikleri kurtarmak amacıyla da dünyaya getiriliyor.Oysa çocuk sağlıklı aile ortamına ihtiyaç duyar,sağlıksız bir aile ortamını daha iyiye götürmez.Aksine var olan sorunlar bebekle beraber daha da artar. Doğumdan sonra bebek ve baba ilişkisi son derece önemlidir.Bu ilişkinin doğru kurulabilmesi için öncelikle ev ortamının çok doğru oluşturulmuş olması gerekiyor.

Baba figürünün hem kız çocukları hem de erkek çocukları için tahmin edilenden daha büyük bir önem taşıdığını unutmamalıyız. Kız çocukları için baba,önemli bir modeldir ve gelecekte karşı cinsle kuracağı ilişkinin temeli babasıyla kurduğu ilişki yoluyla biçimlenir. Aynı şekilde erkek çocukları da babalarını model alarak yetişkinliğe hazırlanacak ve anne babası arasındaki ilişkiyi kendi geleceğine ve ilişkilerine yansıtacaktır.

Ebeveynlerin çocukları için yapacakları en doğru şey,birbirlerini sevmeleri,sağlıklı bir ilişkiyi yürütebilmeleridir.Yapılan araştırmalar, sıcak ve sağlıklı anne çocuk ilişkisinin ardında, destekleyici, paylaşımcı ve çocuklarının bakımında sorumluluk sahibi babaların varlığını kanıtlamıştır.Bütün bu sağlıklı iletişim ve ilişkiye giden yolların açık olabilmesi için de öncelikli olarak babayı anlamak, duygularına saygı göstermek zorundayız.Hamile olduğunda sadece kendisiyle ve bebeğiyle ilgilenilmesini bekleyen anne adayı aslında farkında olmadan eşini ve evliliğini yaralamaktadır.Erkeklerin her ne kadar duygularını ifade etmeseler de özellikle eşlerinin hamilelikleri döneminde ciddi anlamda ilgiye ihtiyaç duyduklarını bilmek gerekiyor.Bir kadın anne olmadan önce eştir,kadındır.Çocuğunun ihtiyaçlarını hesap ettiği kadar eşinin de ihtiyaçları olduğunun bilincinde davranabilme becerisine sahip olabilmelidir.Çünkü erkekler bebeğin gelişiyle birlikte genellikle;

· Artık ikinci plana düşeceğine,
· Çocuğuna iyi bir baba olamayacağına,
· Çocuğunun büyümesini görüp göremeyeceğine,
· Çocuğun kendisini sevip sevmeyeceğine,
· Ona iyi bir gelecek sağlamaya dair ciddi endişeler yaşayabilirler.

Tıpkı anne adaylarının hamilelikte ve sonrasında yaşadığı farklı duygu durumları gibi babalar da farklı duygulanmalar yaşarlar.Mesele bu duyguları fark edip anlayabilmektedir.Bunun için de babayı çocukla ilgili bütün gelişmelerin içine katmak yararlı olur.Örneğin;

· annenin hamilelik boyunca gideceği tüm sağlık kontrollerine eşiyle beraber gitmesi,
· çocuğun ihtiyaçlarını birlikte planlayıp,beraber alışveriş yapılması,
· doğumla ve sonrasıyla ilgili tüm etkinliklerde birlikte yer almak,
· konuyla ilgili kitap okumak,daha önce benzer deneyimleri yaşamış insanlarla görüşmeler yapmak,
· Gerekirse bir uzman yardımı almak, gibi bir çok yol önerilebilir.

Her şeyin ötesinde dünyaya gelen bebek hayatınızı baştan sona değiştirecek.Bu değişime ayak uydurabilmek ve sorumluluklarınızı yerine getirebilmek için hem birlikte hem de ayrı ayrı psikolojinizin son derece sağlıklı olması gerekiyor.Bu gereği yerine getirmek için her tür desteği almalı,birbirinizin duygularını anlamaya çalışmalı ve anne baba olmanın ötesinde ve öncesinde eş olduğunuzu unutmamalısınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder